Adana Kamu Müteahhitleri Derneği (AKAMDER) Başkanı Mustafa Karslıoğlu, ihalelere dışarıdan bakanların genellikle ‘Götürmüşler’ önyargısıyla yaklaştığını, oysa müteahhitlerin devletle iş yaparken büyük fedakarlıklar sergilediğini söylüyor.
Karslıoğlu İnşaat’ın kurucusu ve sahibi Mustafa Karslıoğlu, 2007 yılında kurulan Adana Kamu Müteahhitleri Derneği Başkanlığı görevini 21 Aralık 2013’te ikinci kez üstlendi. Oy birliğiyle tekrar göreve gelen Karslıoğlu; 87 üyesi bulunan AKAMDER sayesinde kamuya iş yapıyor olmanın getirdiği bazı yanlış anlaşılmaların önüne geçebildiklerini ifade ediyor. Karsıoğlu, “Dışardan bakıldığında genel olarak ‘Götürmüşler, kimler aldı acaba?’ yaklaşımı sergileniyor. Oysa içine girildiğinde müteahhit arkadaşların devletle iş yaparken çalışmayı süresinde bitirmek ve zarar etmemek için büyük fedakarlıklar yaptığını görüyorsunuz” diyor. Yerel seçimlere de değinen AKAMDER Başkanı Mustafa Karslıoğlu, hangi partiden olursa olsun adayların vizyoner olması gerektiğini belirtiyor. Karslıoğlu, “Başkanların ekibinde, özellikle encümen üyeleri tercihinde, profesyonel, işinin erbabı şehir plancısı, inşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi, mimar, iktisatçı, avukat gibi meslek mensupları bulunmalı” diyor.
RUMELİHİSARI YAPILIRKEN STOPAJ VERGİSİ YOKTU
-Dernek nasıl ve hangi ihtiyaçlardan ötürü kuruldu?
AKAMDER 2007 yılında yedi devlet müteahhitlik firması sahibi girişimiyle kurulmuş bir dernek. seksenyedi müteahhit üyemizin tamamı kamu ihalelerine yönelik inşaat işleri yapıyor. D.S.İ., okul, içmesuyu, sulama suyu, yol, emniyet binaları, kanalizasyon, jandarma binası dahil olmak üzere; kısaca akla gelebilecek tüm kamu kurumlarının inşaat işlerini yapıyoruz. Faaliyet alanımız Adana ve ilçeleri. Ama Mersin, Gaziantep, Urfa’dan da üyelerimiz var. Kuruluş amacımız, teknik prosedür ve iş akış şekliyle serbest piyasaya oranla daha az esnek olan kamu müteahhitlerimizin sesi olmak, onlar adına bilgilendirme yapmak. Örneğin bir üyemiz okul inşaatı yapıyor, bitim süresi 160 gün ve 5 tabla dökeceği için süre yetmiyor, iş kazaları oluyor. Biz AKAMDER olarak bu aşamada devreye giriyoruz. Vali’ye gidiyoruz projeksiyonlarla görsel bir sunum yaparak durumu aktarıyor ve çözüm istiyoruz. Diğer türlü bireysel olarak gittiğinizde belki de size ‘Bitiremeyecektin madem alamasaydın o zaman işi’ denebiliyor. Ben bununla ilgili bir anımı paylaşmak isterim. Sayın Vali’mize 30 günlük bir ek süre talebiyle gitmiştim. Kendisi bana ‘Rumeli Hisarı’nı 120 günde yapmış ecdadımız’ demişti. Ben de ’Sayın Vali’m o zaman ne stopaj vardı, ne vergi ne iş kazası. Yapılmasa kelle gidiyordu’ dedim. Hak verdi, gülüştük.”
BRANŞLAŞMAYA GİDİLDİ
Müteahhit olarak kamuya iş yapmak için ne gerekiyor, biraz işleyişten bahseder misiniz?
-Kamuya iş yapabilmek için daha önce kamuda bir iş yapmış olmanız gerekiyor. İhalelere girmek için aynı kalemde iş yapmış olmanız lazım. 2003 yılında düzenlenen bir kanunla oldu bu. Kemal Derviş’in ekonomi yönetiminin başına geçmesiyle birlikte bu kanunda değişiklik yapıldı. Mevcut durum üye firmalar için bir avantaj iken dışarıda kalan firmalar içinse malumunuz üzere dezavantaj. Buradaki mantık ‘Her önüne gelen bu işi yapmasın’ şeklinde özetlenebilir. 1998 yılında gerçekleşen deprem sonucu yıkılan binalar incelendiğinde görüldü ki kamu binaları diğer binalara oranla daha hasarlı. Dolayısıyla mevcut bir sıkıntı yüz üstüne çıktı. Bu sıkıntıyı gidermek gerekiyordu. Yasayla birlikte, iş içme suyu üzerineyse daha önce bu konuda iş yapmış olma şartı getirildi. Branşlaşmaya gidildi. Bu duruma neden olan gerekçelerden birisi de ülkemizdeki müteahhit enflasyonu. Dünya geneline bakıldığında müteahhit sayısı en fazla olan ülkeler sıralamasında en yukarıdayız.
YANLIŞ ANLAŞILMALARI ENGELLİYORUZ
-Kamu ile iş yapmak hem rahat hem de bıçak sırtı bir durum gibi görünüyor…
Bu kurumun ortaya çıkması biraz da biz kamu müteahhitlerinin hareket alanlarının kısıtlılığından oldu. Bizler devletle iş yaptığımızdan yanlış anlaşılmaya müsait meslek kuruluşuyuz. Bugün Sayın Vali’den inşaatın bitim süresiyle ilgili ek süre istemiş olsanız, tek başınıza yanına gitseniz, acaba ne oluyor diye düşünülüyor. Hem o zan altında kalıyor hem de bizler. Ama dernek adına gittiğiniz zaman derdinizi anlatabilecek fırsatınız oluyor. Dernek üyeleriyle gidildiğinde hep birlikte daha şeffaf bir ortam yaratmış oluyor ve algıda da yanlış anlaşılmalar meydan vermemiş oluyoruz. Bizim ihalelerimizin devlet 4 milyon lirayla ihaleye bir okul çıkarmışsa 2 buçuk milyona nasıl iniyor görülmesini isterim. Devletin karı ne kadar büyük, bunlar yeterince anlatılmıyor. Şeffaf olarak bunun izahatını vermek isterim. Dışardan bakıldığında genel kanı; tamam ‘götürmüşler’ ‘kimler aldı acaba’ filan diye bakılıyor. Oysa içine girildiğinde işlerin müteahhit arkadaşlar büyük fedakarlıklar yaparak çalışıyor, süresinde yetiştirmek, zarar etmemek için.
‘MERCEDESLİ MÜTEAHHİT’ İMAJI KIRILDI
-Kamu ihaleleri genelde Ankara’dan biter ve güçlü İstanbul firmaları alır diye bir görüş var. Bu nasıl aşılır?
Kamu müteahhidi işi alıyor, farklı alandaki iş kollarına taşeron usulü ile yaptırıyor. Biz istiyoruz ki Adanalı firmalar kalkınsın, burada iş yapan müteahhitler yoluyla dolaşıma para girsin. Bir örnek vermek isterim: TOKİ 100 bloklu bir ihale yapıyor. Adana’da bu çapta iş yapabilecek bir müteahhidimiz yok. Dolayısıyla dışardan bu işi yapacaklar geliyor. Herhangi bir sorun oluyor, dışarıdan gelen firma işi bırakıyor ve gidiyor. Oysa bloklar ayrı ayrı ihale edilse bizim üyelerimiz tamamını alabilir. İşler daha hızlı yürür. Mevzuat yönünden sıkıntı yok aslında. İnisiyatif kullanılsa bu şekilde parça parça yapılabilir. Görevi bırakan Çevre ve Şehircilik Bakanımıza bu konuyu iletmiştik. Bu sadece Adana için değil tüm illerde yaşanan sıkıntıdır. Bulunduğu şehirdeki müteahhitler kazanç sağlar ve şehir ekonomisi dinamizm kazanır. Osmaniye’de yapılan işe İstanbul Nişantaşı’ndan firma neden gelsin? Osmaniye’de iş yapılıyor, vergi İstanbul’da ödeniyor. Bu adil bir durum değil. O vergiler işin yapıldığı kente yansımalı. Bu durum işsizlikten kent ekonomisi sosyal hayatına kadar her şeye yansıyor. Fakat şunun da belirtmeliyim ki son 10 yılda iş potansiyelinde azalma olmadı. Kamuda iş ve yatırım arttı. En önemlisi ihaleler şeffaflaştı. Önceki sistemde her firma dosya veriyordu. Bir ön eleme yapılıyordu, daha sonra ilan ediliyordu listelenerek. Gidip camekandan bakıyordunuz, elenmişsiniz. Neye göre neden elendiğiniz belli değildi. İçerde dosyanızdaki imza sirkülerini kötü niyetli biri yırtsa, siz de neden diye sorsanız, size imza sirkülerinizin olmadığını söyleyecekler. Şeffaflık yoktu. Bu durum Kemal Derviş’in gelmesiyle çözüldü. Mevcut hükümet geldiğinde bu yasa çıkmıştı zaten. Doğru ve etkin bir şekilde uygulandı ve başarılı bir şekilde yürüyor ihale sistemi. Şimdiki sistemde dosyalar toplantıda katılımcıların huzurunda açılıyor ve herkesin teklifi herkese duyuruluyor. Eski sistemde devlet çıkacağı ihaleye bir bedelle çıkıyor ve ardından geriye doğru gidiliyordu. Şimdi ise kaça yaparsın diye soruluyor ve herkesin teklifini sunduğu bir ortamda en düşük bedeli teklif eden ihaleyi alıyor. Geçmişteki ‘Mercedesli müteahhit’ imajı kırıldı. Artık kalmadı da zaten.
ADANA PİYASASINA 420 MİLYON TL
-Şu an Adana’da yürütülen projelerle ilgili bilgi verir misiniz?
Şu anda Adana’da 84 okul projesi hali hazırda yürüyor. Ortalama 5 milyon liralık iş olduğunu varsayarsak, 420 milyon liralık bir iş hacmi var demektir. Bu ciddi bir rakam ve Adana’mız piyasasında dolaşan bir para. Sektörümüzün bir lokomotif olduğunu başta söylemiştim. Devlet, memurlar ve bir de bu tip kamu ihaleleriyle dolaşıma para sokabiliyor.
ESNAFIN SİYASİ GÖRÜŞÜ OLMAZ
-2013’ün son günlerinde yaşanan gelişmelerin ekonomiye yansıması ile birlikte kamu müteahhitlerini nasıl etkiledi bu durum?
17 Aralık gününden sonra yaşananları değerlendirecek olursak; Esnafın işi siyasi görüşü olmaz, parti tutmaz, esnaf kendi öz varlığını korumak adına hareket eder. Bizim en temel girdimiz demirde 10 günlük süre zarfında yaşanan fiyat artış oranı yüzde 30’un üzerinde. Bizim yaptığımız işler sadece okul inşaatı değil. Sulama, içme suyu gibi başka işler yapan üyelerimiz de var. Dolar bazında ihaleye giren arkadaşlarımız var. Dolar 1.80 lira iken kur girdiler, şu an yanılmıyorsam 2.15 lirayı buldu. İş makinesi alanlar var. Ekonomideki istikrara güveniliyor ve borçlanıyor iş yapan kişiler. Ciddi anlamda zarar var. Hesap ortada. Her şey yolunda giderken bir anda bir alt üst oluş yaşanıyor. Bunalımlı bir süreç geçirdiğimizi söyleyebilirim. Umuyorum ki çok uzun sürmez ve her şey kendi mecrasında ilerleyerek çözüme hukuk çerçevesinde kavuşur. Duygusal davranmadan soğukkanlı bir şekilde olaylara yaklaşmamız gerekiyor.